The Wife’s Lament Şiirini Türkçe Çevirisi, Anlamı

The Wife’s Lament Şiirini Türkçe Çevirisi, Anlamı. İngiliz Edebiya’nın en önemli eserlerinden biri olan The Wife’s Lament şiirinin Türkçe çevirisini aşağıdaki bölümden bulabilirsiniz.

Önemli not: Çeviri edebi anlamda yapılmamıştır. Bu yüzden çeviri ve İngilizce şiir birlikte bakılmalıdır. Ama şiir hakkında genel bir anlam oluşması için çeviri okunabilir. Çünkü şiir çevirisi ayrı bir yetenek ve anlam içerir.

The Wife’s Lament Şiirini Türkçe Çevirisi, Anlamı

Exeter Kitabının 115. sayfasında bulunan ve genellikle Alman frauenlied veya “kadın şarkısı” tarzında bir ağıt olarak ele alınan 53 satırlık Eski bir İngiliz şiiridir.

The Wife’s Lament

Full of sorrow, I shall make this song about me, my own fate. Surely I can tell what sufferings I endured since I came of age, both the new and old, never more than now.

I must endure without end the misery of exile.

ÇEVİRİSİ

Üzüntü dolu, bu şarkıyı kendim, kendi kaderim hakkında yapacağım. Reşit olduğumdan beri ne yeni ne eski, ne acılara katlandığımı kesinlikle şimdiki kadar söyleyebilirim.

Sürgün ıstırabına sonsuz dayanmalıyım.Sürgün ıstırabına sonsuz dayanmalıyım


First my lord departed from his people over tossing waves; I worried when day came in what land my liege- lord could be.

Then I set out, a friendless exile, to seek a place for my sore need.

ÇEVİRİSİ

Önce lordum, dalgalar halinde savrulan kavminden ayrıldı; Gün geldiğinde efendimin hangi topraklarda olabileceğinden endişelendim.

Sonra dostsuz bir sürgün olarak, şiddetli ihtiyacımı gidermek için bir yer aramaya koyuldum.


My husband’s kin had hatched a plot, conspiring secretly to separate us, so that we widest apart in the world’s realms lived in most misery, and I languished.

ÇEVİRİSİ

Kocamın akrabaları bir komplo kurmuş, bizi birbirinden ayırmak için gizlice bir komplo kurmuştu, böylece dünyanın en geniş ülkelerinde en büyük sefalet içinde yaşadık ve ben sustum7cansız halsiz kaldım.


My lord commanded me to keep house here; in this dwelling- place; I had few dear ones, devoted friends. Therefore I feel downcast.

Then I learned my lord was like myself—down on his luck, dreary-spirited, secretly minding murder in his heart.

ÇEVİRİSİ

Efendim bana burada ev tutmamı emretti; bu meskende; Benim çok az sevdiğim, sadık dostlarım vardı. Bu yüzden mahzun hissediyorum.

Sonra, lordumun da benim gibi olduğunu öğrendim – şansına bağlı, kasvetli, kalbinde gizlice cinayeti düşünen.


A happy pair we had promised each other, that death alone would ever divide us, and nothing else. All that is changed; our nearness once is now as though it never had been.

ÇEVİRİSİ

Mutlu bir çift, birbirimize sadece ölümün bizi ayıracağına söz vermiştik, başka bir şey değil. Değişen her şey; bir zamanlar yakınlığımız şimdi hiç olmamış gibi.


Now, far or near, I must bear the malice of the man I loved.

I was told to live in a grove of trees, under an oak in an earthen cave.

ÇEVİRİSİ

Şimdi, uzak ya da yakın, sevdiğim adamın kötü niyetine katlanmalıyım.

Bana bir ağaç korusunda, bir toprak mağarada bir meşenin altında yaşamam söylendi.


That earth- the hall is old; yearning overcomes me.

These dales are dark and the dunes high, bitter bulwarks overgrew with briers, a joyless place.

ÇEVİRİSİ

O toprak- salon eski; özlem beni aşar.

Bu vadiler karanlık ve kum tepeleri yüksek, acı siperler çalılarla dolup taşıyor, neşesiz bir yer.


Here my lord’s departure afflicts me cruelly. Friends here on earth, lovers lying together, lounge in bed, while at daybreak I abandon this earthen- pit under the oak to sit alone the summer- long day

ÇEVİRİSİ

Burada lordumun gidişi beni acımasızca etkiliyor. Yeryüzündeki arkadaşlar, aşıklar yan yana uzanmış, yatakta uzanıyor, gün ağarırken bu toprak çukuru terk edip, yaz boyu tek başıma oturmak için.


There I may bewail my many woes, suffering of exile, for I can never obtain comfort for all my cares nor all the longing this life brought me.

ÇEVİRİSİ

Orada birçok acılarımdan, sürgün ıstırabımdan yas tutabilirim, çünkü tüm kaygılarım ve bu hayatın bana getirdiği tüm özlemler için asla rahatlık elde edemem.


If ever anyone should feel anguish, harsh pain at heart, she should put on a happy appearance while enduring endless sorrows— should she possess all the world’s bliss, or be banished far away from her homeland.

ÇEVİRİSİ

Kalbinde ıstırap, keskin bir acı hisseden biri varsa, sonsuz kederlere katlanırken mutlu bir görünüm sergilemeli – dünyanın tüm mutluluğuna sahip olsa ya da anavatanından çok uzaklara sürgün edilse.


I believe my lord sits by a stony storm- beaten cliff, that water- tossed my weary friend sits in a desolate home.

He must suffer much in his mind, remembering too often a happier place.

Woe unto him who languishing waits for a loved one.

ÇEVİRİSİ

Sanırım lordum fırtınaların dövdüğü taşlı bir uçurumun yanında oturuyor, o suların savurduğu yorgun arkadaşım ıssız bir evde oturuyor.

Daha mutlu bir yeri çok sık hatırlayarak zihninde çok acı çekmeli.

Vay canına, sevdiğini bekleyene.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir