Beş Kuruşun Ağırlığı Dinleme Metni Oku-4. Sınıf Türkçe Kitabı

Beş Kuruşun Ağırlığı Dinleme Metni Oku-4. Sınıf Türkçe Kitabı. 4. sınıf Koza yayınları Türkçe ders kitabı 3.Tema erdemler bölümü dinleme metninin sözlerini, yazılışını, metin halini yazdık.

Beş Kuruşun Ağırlığı Dinleme Metni Oku-4. Sınıf Türkçe Kitabı

“Ah benim güzel çocuklarım,” diye başladı konuşmasına. “Siz, Balaz amcanızın hep böyle bir altın saati olduğunu sanıyorsunuz. Altın saatinin zincirinin ucundaki bu 5 kuruşluk parayı da süs olsun diye taktığımı düşünüyorsunuz.

Saatin ucundaki bu paradan cebimde olmadığı bu paranın hayalini kurduğum zamanlar o kadar çoktu ki. Eskiden sadece benim mi? Babamın da bu beş kuruşluk paraya çok gereksinim duyduğu günleri öyle iyi anımsıyorum ki on kardeşlik. Biz her gün masaya oturan. Yiyecek ekmek içecek çorba isteyen, doyurulmasını bekleyen on tane masum ve aç çocuk. Babamız yoksul bir marangozdu, işinin iyi ustasıydı, ama neye yarar. Yapacak iş olmadıktan sonra her tarafa başvurur, kendine iş, bize ekmek parası çıkarmaya çalışırdı, çok çalışır az kazanırdı.

“Babam da herhalde. Bu nedenle paralarla oynamama izin verdi. Paraları masanın üzerine yaydım, oynamaya başladım. Paralardan sıralar yaptım, birbirlerinin karşısına dizilen askerler gibi, onlardan ordular kurdum, savaşlar düzenledim. Sonra, yıldızlar, köyler, kuleler yaptım, çok güzel zaman geçirdim. Sonunda, babam artık yeter dedi ve paraları toplamam için bir kese getirdi.

Ben de babamın istediği gibi paraları kesenin içine birer birer attım. Ama son para, son para avcumda kaldı, sonra da avcumdan cebime geçti. Şöyle düşündüğümü hatırlıyorum. Tanrım, bu son parayı da torbaya koysam. Ne olacak, bu torbada var olan koca para yığınına bir adet parayla mı çoğalacak, bir 5 kuruş daha olacak torbada? Oysa bende kalırsa, öyle mi, ya bu bir tanecik 5 kuruş beni çok zengin edecek, hayallerim gerçek olacak. Böylece kendimi rahatlatıp torbanın ağzını bağladım, babama verdim, sonra da sessizce sokağa çıktım, ayaklarımın beni nereye götürdüğünü biliyordum, elbette. Doğruca bakkala, bir sürü insan bir şeyler almak için kuyrukta bekliyordu.

Ben de sıranın en sonundaki yerimi aldım. Şimdi artık ne alacağımı seçmekten başka işim kalmamıştı. Bakkal da sırada beklerken inanılmaz bir şey olmaya başladı, para avcumdaydı, sıkı sıkı tutuyordum. Oysa önceleri paranın avcumda olduğunu fark etmemiştim bile ama bir süre sonra avucumdaki 5 kuruş giderek ağırlaşmaya başladı, düşündükçe yüzüm kızarıyordu, elimdeki ağırlık giderek dayanılmaz oluyordu, elim ağrımaya başladı, sadece elim mi, kolum, sırtım, başım, her tarafım tarif edilmez sancılar içindeydi, özellikle yüreğim, yüreğim çok sızlıyordu, sırada neredeyse bana gelmek üzereydi, önümde sadece bir kız çocuğu vardı, sonra ben siparişlerimi verebilecektim.

Ama artık orada durmam olanaksızdı, korku içindeydim, bir koşu bakkaldan çıktım, hızla eve yöneldim, eve kadar koştum, kapıyı çarparak eve girip babamın yanına gittiğimde hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, elimdeki 5 kuruşu. Bu ağırlığı dayanılmaz hale gelen parayı. Gözyaşları içinde, ama hiçbir şey söylemeden usulca avucuna bıraktım, ben tek bir söz bile edemedim. Ama o olanları anlamıştı, bir şey demedi, azarlamadı, neden geri getirdin diye sordu, usulca. Çünkü çok ağırdı dedim, hıçkırıklar içinde, taşıyamadım.

O zaman babacığım şöyle dedi, “bu 5 kuruş senin olsun. Bunu asla yitirme, yaşamın boyunca yanında taşı, bu para sana, yanlış yollarla kazanılan parayı taşımanın ne kadar zor olduğunu anımsatsın.” İşte, bu o para. Balaz amca sözlerinin burasında bir süre soluklandı, sonra şöyle dedi, evet, benim güzel çocuklarım, bu 5 kuruşun öyküsü böyle işte, bu 5 kuruşu yaşamın boyunca vicdanımı sızlatan bu parayı ben böyle elde ettim.

(Zigmont Moris erleyen ve çeviren Tarık Demirkan)

Türkçe Ders Kitapları Dinleme Metinleri Oku

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir