Karadut – Dinleme Metni Oku – 7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı 

Karadut – Dinleme Metni Oku – 7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı

Karadut – Dinleme Metni Oku – 7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı 

Karadut

İki katlı bir evleri vardı. Ev ağaç atkıların arası kerpiçle doldurularak yapılmıştı. Dışı samanla karıştırılmış toprakla sıvalıydı. Evin önündeki bir metre yüksekliğinde bir seki’ye üç basamaklı çıkılarak kapıya ulaşılır. Evin on metre önünden küçük bir su kanalı geçerdi. Genişliği bir buçuk metre kadardı komşu duvarına yakın tarafında bahçeden eve ulaşılan patikanın önüne gelen bölümü kapalıydı. Duvarın altından geçer diğer komşuların bahçelerinden akar giderdi.  Evin girişinin solunda dev bir ceviz ağacı vardı evin çatısını aşardı boyu. Gökleri kucaklarmış gibiydi.

Seki’nin komşu bahçe duvarına yakın boşluğundaydı Karadut ağacı. Hemen hemen bir metre yakınında evin gövdesi en az 30 yaşındaydı. Çok eski çağlardan kalmış gibiydi. 3-4 metre yükseklikteki gövdeden taze dallar sürmüş çatıya kadar uzamışlardı. Ana gövde incelerek kaybolurdu dalları arasında. Çocuklar arka bahçede Seki’den seki’ye atlayarak koşmaktan yorulduğunda seki’ye oturur kara dut ağacına dalar giderdi.

Ona Aksakallı bir ermiş’in dizi dibine oturmuş gibi gelirdi. Gövde bir heykel görünümündeydi yüz yıl yaşamış bir ihtiyarın yüzü gibiydi kabuğu. Yer yer budanmış dallarını dudaklarıyla göre kaldırdığı ellerinden dallar fışkırmış gibi görünürdü. Mevsimi geldiğinde meyveye dönerdi çiçekler. Yeşil meyveler önce hafif pembeleşir kırmızılaşır giderek daha koyu siyaha bakan kırmızı bir renk alırdı.  Her biri iki parmak boğumu kadar olurdu hafif ekşi ama oldukçada tatlı olurdu meyveleri. Zordur anlatmak tadını karadutun.  Ekşi desen limona özgüdür. Tatlı desen üzüme, limonun üzümün kirazın vişnenin dudun tadını özel bir biçimde harmanlayıp özel bir çeşni katar gibiydi bu Karadut ağacı. Sanki kış boyu toplayıp dünyanın bütün tatlarını bilgelikle harmanlar gibiydi yemeğe doyamazdınız. Sanki onlar için özene bezene tatlandırılmış gibi gelirdi çocuğa. Başka Karadut ağaçların meyvesi vermezdi o tadı. O tadı ve çeşniyi yıllarca damağında taşıtı yıllarca özledi. Bir gün büyük kentte pazar yerinde Karadut gördüğünde küçük sepete kapar gibi yapışması ondandı.

Çocukluğunda da Karadut küçük sepetlerde küçük bakır bakraç larda satılırdı pazar yerinde. Alır almaz bir tanesini atmıştı ağzına inanılmaz bir düş kırıklığına uğramıştı Ne tadı ne çeşnisi çocukluğunun karadutu değildi. Eve götürmüş ama yiyememişti çocuklarda pek hoşlanmamışlardı ilk kez yedikleri bu meyveden. Karadut yerken eller mor siyah bir renge boyanır the ve sabunla yıkamakla çıkmazdı yıkadıktan sonra sağa sola dokunduğumuzda bulaşmaz kirletmez de ama elinizden çıkmazdı. Karadut yaprağı elde iyice ezerek eller oluşturulursa tatlı bir pembeye dönerdi.

Sonra kaybolup giderdi bir iki günde. Sonra o talihsiz gün geldi o gün evlerinin hatırlı bir konuk gelecekti ağır konuk sayılanlardan biri. Yeni yaygınlaşıyor du beyaz naylon gömlekler zengin bir sınıf arkadaşları giymişti o gömleklerden birini ilk kez. Yakayı dik tutmak için takılan plastik parçayı papyon niyetine takarak gelmişti okula. O zamanlar hazır gömlek giymezdi. Gömlekçi abiler olurdu onlara diktirirdi gömlekler. Fikri ağabeyine söyle gömlek diksin sana derlerdi. Bir ara ödenirdi parası kutuda satılan gömlekler çok pahalı olurdu. Kentin birkaç lüks mağazasında tek tük bulunur ancak hali vakti çok iyi olanlar satın alabilirdi. Konuğun geldiği günde Kara dutlarınların dalda iyice olgunlaştığı balığını aldığı zaman tam altından geçerken iri bir Karadut pat diye düşüvermişti gömleğine. Yüzü değişti canı sıkıldı birden hepsi hoşgeldine dizilmişti kapıya. Hoşlamaları duymuyordu bile birileri akıl gelecek oldu çift pilav neleri noktayı koydu en iyisi gömleği tümden boyamaktı siyaha. Yüzü daha bir allak bullak oldu. Bir kaç kaç kelime mırıldandı gözü hep gömlekteki lekedeydi. Sabunlu bezle filan denediler. Çıkmaz bir desene dönüştü ile kaldı söylenmeye başladı O bu Neyse ama ağır bir konuğun geleceği tutardı Canım. kendi yabancı değildi ama ayıp olurdu elaleme.Ne ikram edildiği ise burun kıvırdı kimi midesine kimi karaciğerde dokunuyordu. özel olarak alınan gofret bisküvi tabağına uzanmalı bile. konuk ağırlamanın vazgeçilmesini Çayı bile içmedi kahvede biraz bayat mıydı ne? Gömleği törenler için almıştı aslında pahasına güç yetmiyordu ama parasının önemi yoktu feda olsun. Ama olmazdı ki canım başkaları ne derdi. Saydı döktü aralık vermeden. Ev sahipleri çok çalıştı lafı değiştirmeye dönüp dönüp karaduta getiriyordu sözü. Sonunda bir hışım pek de yüz vermeden çıktı gitti. Birkaç gün sonra okuldan geldiğinde Karadut kesilmişti. Bir şeye yaramaz kesilen Karadut ağacı kesilip odun ay aramaktan başka kökü bile sökülmüştü. Dipten sürmesine bile izin verilmemişti. Çocuk oturdu kapının eşiğine elini yanağına dayayıp dişi çekilmiş gibiydi. Biraz ağlamaklı bakakaldı uzun süre o zaman zaman ağaçlar kesilirdi bahçeden.

Ya evin diğerine direkt yapılır ya masaya da çürüyen taban tahtalarından biri için kullanılırdı. Yapılanlar yapılması gerektiği için mi nedir dokunmazdı ona. Bu kez bir dostunu kaybetmiş gibi hissetmişti kendini. Bir süre kabuğunun irice bir parçasını taşıdığı çantasında. Karadutun parçası olduğunu anlamamıştı nenesi. Çıkışta oğluna taşıyıp durduğu için. Dedesi birden anladı durumu kabuğu aldı elinden tutup aşağı indirdi onu. Tavana atalım Leylekler yeni bir Karadut getirsin dedi. Attılar sonra Leylekler bir kara dut fidanı getirdi gerçekten de. Ön bahçeye diktiler ama tutmadı fidan birkaç fidan daha dikildi ama küsmüş kökleri bir vermek istemez gibiydiler. yerini sevmedi demişti dedesinin. sonra Leylekler bu arada getirmez Oldu. Çocuktu sonunda o unuttu gitti kara dut ağacını.

(Çağatay Güler)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir